30 Eylül 2010 Perşembe

Futbola Dair-9


Diğer ülkelerin tarihi , Uruguay'ın futbolu vardır.
                                              Ondino VIERA

Ürkek Olmazsak Olur

Valencia karşısında alınan 4 gollü mağlubiyetten sonra Rangers maçının önemi ve stresi bir kat daha artmıştı. Maç başlar başlamaz Valencia maçının devamı oynanır gibiydi. Bursasporlu oyuncular yine tutuk ve tedirgin idi. Ancak dakikalar ilerledikçe tedirginliklerini atmaya başladılar. Tam maça ağırlıklarını koymaya başlamışlardı ki bir anlık konsantrasyon eksikliği gol yemelerine sebep oldu. O dakikadan sonra da maçın tüm kontrolü İskoç ekibe geçti. Topu Bursaspor'a vererek savunmaya çekildiler ve iyi bir savunma anlayışı ile  3 puanı ceplerine koydular. Artık Bursa spor için kalan maçların hepsi ayrı bir anlam taşımaya başladı.
Aslında Rangers'ın nasıl bir savunma anlayışı olduğu oynadıkları M.United maçı ile belliydi. Eğer Bursaspor camiası dersine yeterince çalışmış olsaydı. Kapalı Rangers savunmasını nasıl açabileceklerini bilirlerdi. Bence Valencia'ya karşı nasıl hazırlanamadılarsa Ranger'a karşı da öyle hazırlanamadılar.
Rangers'ın uluslararası anlamda bir tane oyuncusu yok. Takımı alıp Süper lige koysanız beşincilikle onunculuk arasında kendilerine yer ararlar. Ama gelin görün ki bizim ligin şampiyonunu çok rahat yenebiliyor. Kuralar çekildiği zaman Bursaspor'un rahat bir şekilde gruplarda 5 puan alabileceğini düşünüyordum. İçeride Rangers galibiyeti,deplasmanda beraberlik ve yine içeride Valencia beraberliği ile en azından UEFA'ya devam edebileceğini düşünüyordum. Ancak ikinci maçlar sonunda iş biraz sıkıntıya girdi. Ancak yine her şey bitmiş değil.İlk maça göre Bursa biraz daha kendinde idi. Eğer hiç değilse son iki maçta tutukluğunu üstünden atarsa yine de uefa şansı olabilir.

21 Eylül 2010 Salı

Kazanan Kim


Skor tabelası 1-1 i gösterip her iki takımın puan hanesine  birer puan yazılsa da kimilerine göre Fenerbahçe kimilerine göre Bjk kazandı. Kimileri Aykut Hocayı galip ilan ederken kimileri de Schuster için  aynı şeyleri söylüyordu. Aslında hepsi de doğru kabul edilebilirdi. Oynadığı 4 maçta 6 puan alan ve umutsuz bir futbol oynayan Fb maça istekli ve arzulu başlayarak mücadele anlamda kazanan takımdı. Bjk ise ikinci yarı birazda Fb nin kendi sahasına fazla gömülmesinden kaynaklansa da oyunu domine etmesiyle galip ilan edilebilirdi. Aykut Hoca rakibin zaaflarını iyi çalışarak akıll bir taktikle sahaya çıkmış ve takımını derbiye iyi hazırlamıştı. Bu açıdan bakarsak maçın galibi aykut hoca idi. Ancak yaşanan sakatlık sorunlarına rağmen oyunun kontrolü ele alıp Kadıköy deplasmanından 1 puanla dönmekte Schuster'in başarısı idi. Bu bağlamda skor tabelasına benzer olarakta hher iki takımda her iki teknik adamda  yine birer puan alıyordu.

Pazar günkü derbi de benim asıl dikkatimi çeken nokta Aykut Hoca ve Alex'in gergin oluşları idi. Alex'in ki biraz gerginlikten öte isteksizlik gibiydi. Oyunda kaldığı sürece spiker herhalde ancak on defa Alex'in adını söylemiştir. İstekli bir Alex olsa ayağına gelen iki topu da öyle bir noktaya atardı ki kalecilere ancak seyretmek düşebilirdi. Ancak artık beş yaşında ki çocuklar bile farkında Alex'in oynamak istemediğini. İşte Aykut Hoca'nın da sıkıntısı burada başlıyor.Sezon başında Alex'i gönderememenin sıkıntısını yaşıyor. Alex öyle bir oyuncu ki kadroda tutarsanız oynatmak zorundasınız( ki artık Alex tarzı oyunculara modern futbolda yer yok) ya da onu tamamen takımdan göndereceksiniz.
Aykut hoca yaptığı kanat oyuncuları transferleri ile zaten Alexsiz oynamak istediğinin sinyallerini verdi. Ancak Alex kadroda olduğu için uygulamak istediği 4-3-3 'ü bir türlü oynatamıyor. O yüzden ara transfer döneminde alex ile yollar ayrılmalı ve eğer Fb camiası uzun vadede başarı bekliyorsa bu sezon sonuç ne olursa olsun Aykut hoca'ya  iki ya da üç yıl sabredilmeli. Ayrıca sadece sabretmek ile kalmayıp ona çalışabileceği rahat bir ortam sağlamalı.

16 Eylül 2010 Perşembe

Tacı Seven Ajan

Wagenhus'u hatırlıyor musunuz ? Onu unutmak mümkün değil. Aldığı her topu taca atmayı kontrollü oyun sanan bir defans oyuncusuydu. Holger OSİECK'in  Fb' ye aldırdığı bu futbolcu 2 senelik kontrat yapmasına rağmen oynadığı oyunla herkesi fitil etmişti. Hatta o dönem futbol oynayan bütün kazmalara Wagenhaus lakabı takılırdı. İlk sezonu sonunda kulüp sözleşmesini feshetme yoluna gitmişti. Bugün İsviçre gazetelerinde Wagenhaus'un başka marifetleri yayınlandı. Dresden forması giydiği dönemde  yurt dışına iltica etmek isteyen takım arkadaşlarını ünlü Doğu Alman gizli servisi STASİ'ye ispiyonluyormuş. Her halde bu davranışını da kontrollü oyun diye açıklar.

15 Eylül 2010 Çarşamba

Alışkın Olmak

Bir anadolu takımının ilk defa şampiyonlar liginde sahaya çıkması hem Bursa hem Türk futbolu için bir milattı. Şehir tarihe tanıklık etmek için başlama düdüğünü sabırsızlıkla bekliyordu. Bu apaçık ortadaydı. Ancak maç başladığında görüldü ki şehir hazır olmasına rağmen takım şampiyonlar ligine hazır değildi. İlk bir kaç dakika dışında Bursasporlu futbolcuların ayaklarında adeta pranga takılmıştı.Bu arada her ne kadar eksikte olsa belli ki Valencia dersine iyi çalışmıştı. Bursa spora ne kanatlardan ne ortadan geçit vermedi. İşte bizim sorunumuzda burada başlıyor biz rakip kim olursa olsun dersimize çalışmıyoruz. Onlar ise tam tersi.
Ertuğrul SAĞLAM'ın sahaya çıkardığı on biri bir yere kadar anlarım. Ancak 40. dakikada 2-0 yenik   duruma        düşüyorsan,Sercan ve Turgay değişikliğini yapabilirsin . Bunu yapmasını yasaklayan herhangi bir kural yok. Nitekim 60. dakikada Turgay ve Sercan oyuna girdikten sonra Bursa biraz hareketlendi.Fakat tipik özelliğimiz  olan bir fazla hareket yapma hastalığımız  kalemizde 4 gol görmemize sebep oldu. Hem Volkan'ın hemde Sercan'ın bazı fazladan hareketleri bulabileceğimiz pozisyonları başlamadan bitirdi.


Ayrıca bu maç bize bir kez daha gösterdi ki ŞL başka bir şey. Türkiye de oynamakla ŞL de oynamak arasında dağlar kadar fark var. Burada Eskişehir'de,İzmir' de tek bir oyuncunuz maçı çevirebilir. Ancak devler liginde takım olmak zorundasınız. Bireysel yıldızlarınız size orada yetmez. Dün akşam Valencia'nın Bursaspor'dan tek ve belki de en büyük farkı takım olmasıydı. Kötü başladık ama inşallah iyi bitiririz.
Sonuç olarak kimse Bursaspor'u aldığı mağlubiyetten dolayı suçlamıyor. Sadece 4 gol yemesi biraz fazla oldu. Sadece futbolcu olarak değil, kulüp olarak da ŞL ne alışkın olmanız lazım. O havayı teneffüs ettikçe sahaya çıktığınızda ayaklarınızın titremesi azalacaktır.

12 Eylül 2010 Pazar

Hepinize Teşekkürler




Anlaşılan o ki mental olarak ABD nin varlığı daha maç başlamadan bizi mağlup etmiş. Dün akşam son saniyeye kadar devam eden mücadele azmi ve kazanma ruhu maalesef  bu akşam yoktu. Özellikle ikinci ve dördüncü çeyrekte yaptığımız basit top kayıpları mağlubiyette baş rol oynadı. Sırbistan maçında farkı sürekli 8-6 sayıda tutmamız oyundan kopmamamızı sağlamıştı. Ancak Amerika karşısında 10-12 gibi farkları gördükten sonra maalesef mental olarak ta oyundan düştük. Bu maça kadar hücum gücümüz zaten zayıftı ama yaptığımız etkili savunma ile gelmiştik. Fakat Amerika karşısında savunmamız da bekleneni vermedi. Bu akşam salonu dolduran seyircide üzülerek söylüyorum ki üstüne düşeni yapamadı. Adeta sinema seyircisinden farksızdı. Indianapolis'te dokuzuncu, japonya'da altıncı olduktan sonra kendi evimizde final oynamak bir başarıdır. Avrupa ve Dünya şampiyonalarında birer kez final oynadık. Artık inşallah önümüzdeki turnuvada altına ulaşırız. Başta Tanjeviç olmak üzere Harun ERDENAY ve Orhun ENE'ye ve tüm teknik ekibe ayrıca 12 dev adama bize yaşattıkları için teşekkür ediyoruz. Üzücü olan taraf bundan 20-30 yıl sonra kimsenin ikinciyi hatırlamayacak olması

Bu Forma Kırmızı Bu Forma Beyaz


Şu anda bu yazıyı yazarken bile ellerim titriyor. Ben hayatımda ellerimin bu kadar terlediğini hatırlamıyorum. Çok şükür bugünleri de görmek nasip oldu.Bu gün aslında turnuvadaki en kötü maçımızı oynadık . Ona rağmen turnuvadaki en iyi oyununu oynayan Sırbistan'ı mağlup etmeyi başardık. Adamların her attığı sayı oldu. Genelde bu tür maçlarda rakibin bütün adamlarını tutar, fakat bir adamını kontrol edemediğimiz için maçı verirdik. Bu akşam Tedodosiç'i tutamadık ama maçı almayı da başardık.  Ama takımımızın mücadele azmi,kazanma arzusu maçı almamızda en önemli etkendi. Maçın bitimine 5 dakika kala ben yelkenleri duya indirmek üzereydim. Ama Kerem,Hido,Semih, ve diğerleri indirmedi.
Sahaya çıkan herkes varını yoğunu ortaya koydu. Maçın kırılma anlarında takım asla maçı bırakmadılar.Tanjeviç Go Home diyenler acaba şimdi ne diyecekler çok merak ediyorum. Kanser hastası olmasına rağmen takımı yalnız bırakmadı. Antremanlardan sonra gidip kemoterapiye girdi,döndü sabahlara kadar kafa patlattı. İki şampiyona önce dokuzuncu,geçen şampiyona da altıncı olan devler sindire sindire bu günlere geldi. Artık bundan sonra ikincilik biz kesmez. Devler burada Amerika'yı yenecek tek takım biziz diyorlar. Bunu gerçekleştirme zamanı geldi.Bu forma kırmızı, bu forma beyaz, son saniyeye kadar mücadeleyi asla bırakmayın.

10 Eylül 2010 Cuma

Futbola Dair-9




Ahlaka dair bütün bildiklerimi futboldan öğrendim. Çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi.
                                                               Albert CAMUS
                                                               Fransız Yazar

8 Eylül 2010 Çarşamba

Zor Oldu Ama Oldu


İlk 11 açıklandığında doğrusunu söylemek gerekirse oyuncu tercihleri yanlış olsa da sistemin 4-3-3 olmasından dolayı hocayı takdir ettim. Çünkü kendi sahasında 4-3-3 ü tahtaya yazdığında oyuncularını psikolojik olarak pozitif yönde etkilemiştir. Futbolculara ekstra olarak bir özgüven gelmiştir eminim. Ancak tercih edilen oyunculardan dolayı istenen oyun ilk yarıda oynanamadı. Servet'te rakibe yardım edince bir anda devreyi yenik  kapadık. İkinci yarıda daha doğru(yani oynamayı bildiğimiz gibi) bir sistem ve daha doğru oyuncularla beraberliği çabuk sağlamamız maça asılmamıza ve koparmamıza neden oldu. Şayet gol biraz daha gecikse idi hem Belçikanın direnci artacak hem de bizim inancımız azalacaktı.
Özellikle ilk on bir deki bazı yanlış tercihlerin bence ana sebebi Hiddink'in milli takımın başına geç gelmesinden kaynakmaktadır diye düşünüyorum.Her ne kadar kendisine oyuncular ve Türk milli takımının yapısı hakkında detaylı raporlar sunulmuş olsa da hocanın kendi gözlemleri çok farklı olacaktır. Geç geldiği için takımı yeterince kendi gözleriyle analiz etme ve tanıma  şansı olmamıştır. Ayrıca elemelerde oynanacak üçüncü maçın da Almanya maçı olması Sayın Hiddink'in elini kolunu biraz da bağlıyor. Kendisinin yapmak istediği ufak ta olsa bazı değişiklikler için yeterli zaman bulamamış oluyor.
Almanya maçının sonucu ne olursa olsun ondan sonra Sayın Hiddink'in önünde takım üzerinde çalışmak için daha uzun bir zamanı olacak ve ilk iki maçtaki yabancılığını atacaktır.Simon KUPER son kitabı ''Futbolun Şifreleri'' nde Hiddik'in başarısının sırrının kendisinin egosunun küçük olmasından kaynaklandığını söylemiş. Çok doğru bir tespitte bulunmuş. Eğer öyle olmasaydı başladığı sistemde ısrar ederdi. Ancak o işlerin yolunda gitmediğini görünce hatasından dönme erdemini göstererek maçı kazandıracak hamleleri yaptı.
İkinci yarıda özellikle İsmail KÖYBAŞI'nı beğendim. Sanki yıllardır milli takımın sol beki kendisiymiş gibi çok rahat oynadı. Hatalar yapmadı mı yaptı ama öz güvenini hiç kaybetmedi. İnşallah Hiddink onda ısrar eder de (yokluğunu her maçta hissettiğimiz) Gökhan GÖNÜL gibi bir de sol bek kazanmış oluruz. Ayrıca Kaleci Onur KIVRAK: İkinci gol de büyük hatası vardı. Ama her kaleci zaman zaman böyle hatalar yapar. Zamanında Hayrettinin,Rüştünün,Volkanın ne hatalı çıkışlarını seyrettik biz. Olsun Onur sakın moralini bozma. Bak Sabri hiç bozuyor mu !!!
 Sonuç olarak zor oldu ama oldu mu demek gerekir yoksa oldu ama zor oldu mu ? Bence soruyu ilk şekli ile sormak daha doğru olur. Çünkü oynanan oyun hatalar açısından biraz  sıkıntı yaratsa da gelecek için olumlu idi.Ben Euro 2012 ye bu sefer daha rahat gideceğimizi düşünüyorum