30 Mayıs 2010 Pazar

Özlü Sözler-3


'' Tribünlerde sizin yerinizde olmak için sağ kolunu feda etmeye hazır binlerce insan var. Çıkın ve onlar için oynayın.''
                                                                                                             Bill NICHOLSON
                                                                                        (1960 ve 70'lerin efsanevi Tottenham Menajeri)

23 Mayıs 2010 Pazar

Özlü Sözler-2


''Futbol bir ölüm-kalım meselesi değildir.Ondan çok daha önemlidir.''
                                                                                  
                                                                                         Bill SHANKLY
                                                                       (Liverpool Efsanevi Teknik Direktörü)

20 Mayıs 2010 Perşembe

Özlü Sözler-1

'' Ben futbolun ta kendisiyim. Beni sevenler takip ediyor,nefret edenler peşime düşüyor.''
                                                                                                         Jose MOURINHO

Hepimizin Başı Sağolsun

Fenerbahçe ve Fenerbahçeli Olmak

Türkiye'nin nüfusu 75 milyon ise ve bunun 20 milyonunu Fenerbahçeli kabul edersek,geriye kalan 55 milyonun nefret ettiği bir kulübün taraftarı olmaktır Fenerbahçelilik.
24 senedir şampiyon olamayanla değil Türkiye kupasını alamayanla dalga geçilmesine maruz kalmaktır.
13 sene şampiyon olamamış siyah-beyaz ve 14 sene şampiyonluğun hayalleriyle uyuyan sarı-kırmızıların 3 sene şampiyon olamayan takıma acıların takımı yakıştırması yapmasıdır.
Sezonu nerede bitirdiklerine bakmadan, şampiyonluğu son maçta kaybetmiş takımla dalga geçecek kadar şuursuz davranışlara şaşırmaktır.
Her hafta ezeli rakibinizin forma renginin değiştiği takımdır Fenerbahçe.
Sadece futbolda bile en fazla resmi kupa kazanan takımdır.
Milli takıma  en çok futbolcu veren kulüptür.
Fenerbahçe üç büyükleri en çok yenen takımdır.
Rakibi gol attığı zaman Türkiye'de 55 milyon 'GOL' sesinin gelmesidir.
On yıldır yenilmediğin rakibinin sana nefretini kusmak için riyakarca şampiyon takım taraftarı gibi davranmasıdır.
Başka bir takımın şampiyon olduğuna değil senin şampiyon olmadığına sevinilmesidir.
Federasyon başkanının bile Fenerbahçe gol yediği zaman el kol hareketi yapmasıdır.
İdari ve mali yapısıyla en önde gelen kulüptür.
Kıskanıldığı için nefret edilen kulüptür.
Kaleci satın alarak en kirli şampiyonluğu elde eden rakibinin karşısındakini de kendi gibi zannetmesidir.
Milli Mücadelede Anadolu'ya silah geçirmektir.
İşgal kuvvetlerine karşı kazandığı zaferlerle halkın moralini yüksek tutmaktır.
Kendi stadını kendi yapmaktır Fenerbahçelilik.
Son kuruşunu kulübüne harcamaktır.
Dramatik kaybedişlere tanık olmaktır.
Bu kaybedişlerin ardından daha da güçlü ayağa kalkmaktır.
Rakiplerin posterini astığı yıldızlara sarı lacivert formayı giydirmektir.
Fenerbahçe halktır,halk Fenerbahçedir.

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Beklenen Oldu


Sonunda beklenen açıklama yapıldı ve Barcelona 40 milyon euro karşılığında David VİLLA'yı renklerine bağladı. Velencia'nın gol makinesi 4+1 yıllık anlaşma yapan katalan ekibi Villa 'ya yıllık 7 milyon euro ödeyecek. Futbola Sporting Gijon'da başayan 28 yaşındaki forvet,2003-2005 yılları arasında Zaragoza formasını terlettikten sonra 2005 yılında Valencia'ya transfer oldu. Euro 2008 de İspanya ile Avrupa Şaampiyonluğu madalyası takarken bir de yanına gol kralı ünvanını eklemişti. Bu sezonu ise 21 golle kapatan David 2010 dünya kupasında İspanya'nın en önemli kozlarından biri. Bakalım beklenen diğer açıklama yani İbrahimovic'in satıldığı haberi ne zaman açıklanacak

18 Mayıs 2010 Salı

Akla Takılan Bir Kaç Soru

Bir sezonun daha sonuna geldik. Ancak özellikle son hafta yaşananlar insanın aklına bazı sorular getiriyor. İşte bunlardan bir kaçı :
1- Aziz YILDIRIM acaba en çok neye üzülmüştür. Şampiyonluğun kaçtığına mı yoksa gecesini gündüzüne katarak,taş üstüne taş koyarak her metresine terini akıttığı ve Fenerbahçe'nin göz bebeği olan stadın yakıldığına mı ?
2- Madem Sayın Aziz YILDIRIM her türlü tezgahı yapıyordu,hakemleri tehdit ediyordu, rakip kalecileri satın alıyordu o zaman niye başkanlığı süresince sadece dört şampiyonluk görebildi ve hiç Türkiye kupası alamadı ?
3-Bu ülkenin kulüp başkanını,futbolcusunu,hakemini,federasyonunu sahtekarlık,eyyamcılık ve şikecilikle suçlayanlar kendilerinden utanıyor mu ?
4- Sayın Adnan POLAT hafta içinde ''Temiz bir lig olmadı'' açıklaması yaptı. Bursaspor şampiyon olunca kirli dediğiniz lig temizlendi mi ve ya ligi kirleten FB'nin şampiyon olması mıydı ?
5-Bursa milletvekili Faruk ÇELİK Trabzon maçını dikkatli izleyeceğim diyerek bu ülkenin şampiyoluklar yaşamış şerefli bir takımını şikecilikle suçladı. Trabzon kalecisi Onur'un onurlu duruşu karşısında hem Trabzon camiasından hem de bir milletvekili olarak Türk halkından özür dileyecek mi ?

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Tarihe Tanıklık Etmek

17 Mayıs 2000 Türk futbolu için tarihi bir gündü. İlk defa bir Türk takımı UEFA kupasını almıştı. Aradan tam 10 yıl geçti. Bu sefer takvim yaprakları 16 Mayıs 2010'u gösterirken, Türkiye'de profesyonel ligin kurulmasından bu yana ikinci defa bir Anadolu takımı ligi şampiyon tamamladı. Bursaspor geçen sezonun ortasında Ertuğrul hoca ile başladığı yolculuğa şampiyonluk imzası attı. Hem Ertuğrul Sağlam'ı hem de taraftarından malzemecisine tüm Bursa camiasını tebrik ediyoruz.Bu hikaye dostluğun,arkadaşlığın,inanmışlığın öyküsü. Daha önce Bursaspor'un şampiyonluk şansının Sivasspor'a oranla daha fazla olduğunu,sebebinin de inancın ve kadro yapısının çok daha iyi olduğunu yazmıştım. Hatta sadece inancın yetmeyeceği konusunda eleştiriler aldım. Ama zaman beni haklı çıkardı. Bu gün hepimiz tarihe tanıklık ediyoruz. Belki Bursaspor daha çok şampiyonluklar yaşayacaktır. Ama Bursaspor'un ilk şampiyonluğuna tanık olmak ayrıcalıktır. Bundan 30-40 yıl sonra çocuklarımıza ve torunlarımıza bu günü anlatabilmek herkese nasip olmayacak bir şeydir. Sadece bu yüzden bile bu gün bunları yaşamak insana kendini özel hissettirmeye yetiyor. Bundan sonra Bursaspor'un işi çok daha zor. Kendi kendine çok daha zor görevler yükledi. Artık şampiyon olmuş bir takım olarak bununla yetinmemeli ve hep daha fazlasını yapmak için çalışmalıdır. Hem Türkiye de hem de Avrupa da sorumluluk sahibi bir takım olarak önüne daha büyük hedefler koymalıdır.

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Kendi Ayağına Sıkmak


Fenerbahçe Ankaragücü'nü 3-0 gibi net bir skorla geçerek şampiyonluk yolunda çok önemli adım attı. Eğer haftaya Trabzonû da yenerse bu sezonu şampiyon olarak tamamlayacak. Bu noktaya gelmesinde elbette en önemli faktör Fb'li oyuncuların oynamış olduğu futbol. İyi ve ya kötü oyun bunu artık tartışmaya gerek yok. Sonuca odaklı oynuyorlar ve ligdeki sıralama göz önüne alındığında yanlış yolda olmadıklarını söyleyebiliriz. Ancak, Fb camisının çabası kadar rakip takımların taraftarlarının ve yöneticilerinin de katkısı oldu Fb'ye. Eğer Bursaspor şampiyon olamazsa bunda iki tane önemli olay kilit rol oynadı. Bunlardan birincisi İ.B.B.-Bursa maçı. Şayet otuzbin Bursaspor taraftarı İ.B.B deplasmanına gitmeseydi Bursa o maçtan mutlaka puanla ayrılırdı. Otuzbin taraftar kim ne derse desin Bursasporlu oyuncuları strese soktu ve Bursapor bu sezonun en kötü futbollarından biri ortaya koydu.  
İkinci olay ise Ankaragücü yöneticilerinin hafta içinde vermiş olduğu beyanatlar. Verdikleri demeçlerle onlarda kendi oyuncularını sterse soktular. Sahaya çıkan oyuncuların hepsi şike zannı altında kalmamak için oynadılar. Ama ne kadar iyi oynamaya çalıştıysa kafasının rahat olmaması yüzünden o kadar kötü oynadı. Yaptığım en ufak olumsuz bir  harekette şikeci olmakla suçlanır mıyım diye düşünmekten kendi oyununu sahaya yansıtamadı. Halbuki kafası rahat bir Ankaragücü Fb'yi oldukça zorlardı. Belki yine de yenilirdi ama bu kadar kolay teslim olmazdı. Sonuçta Bursapor taraftarı ve Ankaragücü yönetimi kendi ayağına sıkmıştır. Bursaspor taraftarının yaptığı duygusal bir taraftarlıktır ama Ankaragücü yöneticilerinin yaptığı tam bir amatörlüktür ve Türk futbolu adına utanç verici bir durumdur. Bunlar gibi yönetici zihniyeti bizde olduğu sürece biz daha çok olduğumuz yerde sayarız.

6 Mayıs 2010 Perşembe

Ne Hayali ?

Bugün alman basını Trabzon'un ,Daum'un iki kupa hayalini yıktığını yazmış. Ne hayali anlamadım. İki kupa hayali olan bir teknik adam takımını böyle mi oynatır ? Ya da takım 2-1 yenik durumda iken 87. dakikada mı forvet oyuncusunu oyuna alır ? Ya da sahada hiç bir varlık gösteremeyen Güiza'yı 90 dakika sahada mı tutar ? Rakibin golü geldikten sonra Emre'yi alıp Deivid'i mi oyuna sokar ? Ligin ikinci yarısnın tamamında olduğu gibi Semih'i yok mu sayar ? Bu ve bunun gibi soruları çoğaltmak mümkün. Bence Daum Sayın Aziz YILDIRIM'ı yanılttığı gibi alman basınını da yanıltmış. Çünkü Daum'un iki kupa hayali falan yok. Onun tek hayali Türkiye şampiyonluğu. Çünkü ligde şampiyon olursa kendisine hiç bir şey olmayacağını biliyor. Daum bizim bize anlatıldığı en somut örneğidir. Katıldığı bütün kupalrı kazanma hayali olan teknik adam ya Gurdiola'dır ya da Mourinho'dur.İki sezondur Barça'nın oynadığı futbol onların katıldıkları turnuvaları kazanma hayalini gözler önüne sermektedir, veya İnter'in futbolu öldürmeden oyunu çirkinleştirmeden amaca yönelik nasıl oynanacağını tüm dünyaya göstermesi kupa hayali olanla olmayan arasındaki farkı göstermekte. Bu yüzden imse bana Daum'un iki kupa hayalinden bahsetmesin.