25 Mayıs 2011 Çarşamba

Maradona ve Caniggia

Altmışbirizm



           Sevgili Şenol Hoca da bugün beklenen basın toplantısını yaptı. Beklenen diyorum çünkü çeşitli alavere daleverelerle şampiyonuluğu Fb ye kaptıran Ts de ya Şenol Hoca'nın ya da Başkan Sadri ŞENER'in böyle bir basın toplantısı yapması kaçınılmazdı.
         
           Şenol Hoca bir kaç yıl önce Sayın Yıldırım DEMİRÖREN'in başlattığı akımın peşinden giderek video görüntüleri eşliğinde alehlerine yapılan hataları göstermiştir. Ancak ne hikmetse lehlerine yapılan hataları göstermeyi unutmuştur. Ayrıca basın toplantısında özellikle ligin ikinci yarısında hakemlerin baskı altında kaldığını ve bu nedenle hatalı kararlar verdiğini söyleyerek düpe düz Fb nin hakemlere baskı yaptığını ima etmiştir. Aslında Kayserispor kalecisi Volkan'ın Fb ye yaptığı asisti de koyar diye bekliyordum bu basın toplantısı video görüntülerine. Ama onu eklemeyi unutmuşlar.

          Sadri Başkan dan başlayarak yöneticilere daha sonra Şenol GÜNEŞ e uzanan çamur atma yarışı aslında Trabzonizm ya da diğer bir deyişle altmışbirizmdir. Yani Trabzon şehrinin baskısına boyun eğmektir. Trabzon kentinin kendi kendine uydurduğu komplo teorilerine kayıtsız kalamayarak bunları dile getirmektir. Yoksa futbolun Hulusi KENTMEN i sayılan Sadri Başkan '' Şampiyon olamazsak rakibimizi alkışlarız dedikten sonra şampiyonluk gidince Fb nin daha etik gollerle şampiyon olmasını beklerdim.'' açıklamasını yapmazdı. Fakat acı olan şu ki günden güne bu Trabzonizm e kendilerini daha çok kaptırıyorlar. Yarın bir gün başka bir basın toplantısında Colman'ın Fb maçında kaptırdığı topla gol yemelerine sebep olma görüntülerini koyarak Colman'ı Fb ye yatmakla suçlarlarsa hiç şaşırmayacağım. Acaba Colman la yolların ayrılacağı haberleri bu yüzden mi çıkıyor ne dersiniz ?

        Trabzon halkının özellikle Fb gibi hassas olduğu bir konuda sürekli halkın Fb ye kinin düşmalığını  körükleyecek açıklamalar yapmak bu ülke futboluna kapanmayacak yaralar açacaktır. Trabzonizm fikirleri ile büyüyen ve ya yoğrulan Trabzon halkı her geçen gün Fb ye düşman olacak ve gün gelecek Fb taraftarını bir kenara bırakın Fb takımı bile maç yapmak için Trabzon a  gidemeyecek duruma gelecektir. Aklımızı başımıza almak için ille de Trabzon da bir iki Fb linin ölmesi mi gerekmektedir ? Fair play öeneği gösterip Trabzon halkına öncülük etmesi gereken en önemli iki kişi Sayın Sadri ŞENER ve Sayın Şenol GÜNEŞ maalesef  düşmanlığı körüklemektedir ve bu durum futbolumuzun geleceği açısından oldukça üzücüdür. Umarım hatalarını çabuk anlarlar ve bu yanlıştan dönerler.

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Aradaki Fark


Dün akşam Fenerbahçe-Ankaragücü maçını seyrettikten sonra televizyonda hiç bir spor programına takılmadan televizyonu kapattım ve kendi işlerimle ilgilendim. Dolayısı ile Trabzon maçına ait bir saniyelik bir görüntüyü izlemedim. Bu akşam bloglar arası bağlantı yaparken PAPAZIN ÇAYIRI'nda dün akşam ki Trabzon-İ.B.B maçınıın son dakikalarında Burak YILDIZ'ın kendini yere atmasını seyrettim. Aslında şaşırdım desem yalan olur. Çünkü sezon içinde Burak'ın bu tür hareketlerine tanık olmuştuk. Dün akşam skor 3-1 iken kendini bu şekilde yere atması Burak da bunun bir alışkanlık bir bağımlılık olduğunun göstergesidir. Rakiplerin emeğine saygı duymadan emek hırsızlığıdır. Futbolcunun kendi takım arkadaşlarına ihanetidir. Diğerleri kan ter içinde kalırken işin bedavacılığına kaçmaktır. Yalancılıktır.İki yüzlülüktür. Sen Fb'den gönderilirken Kaptan Alex tarih yazmaya devam ediyor. Sen sahte hareketlerle Trabzon halkını kandırmaya çalışırken Kaptan dürüstçe mücadele ederek takımını sırtlıyor.
Aziz YILDIRIM sana inandı,güvendi. Her zaman arkanda durdu. Sana destek çıktı. Ama sen Fb'ye geldiğinde oldum zannettin. Ama aslında tek olduğun hiç bir şey olmadığındı.Sana verilen fırsatları elinin tersiyle ittiğin gibi şans eseri attığın golü ilahi adalet diyerek Fb'den haksız yere gönderilmişsin imajı yaratmaya,mağdur rolü oynamaya çalıştın. Bu gün Türkiye'de bir Allah'ıh kulu çıkıpta Burak YILMAZ Fb'den haksız yere gönderildi diyemez. Çünkü sen Fb'den gönderilmeyi sonuna kadar hak ettin. Şimdi ise sana inanan başka bir insanı Şenol GÜNEŞ'i sahtekarlıklarınla mahcup ediyorsun. Eminim Şenol Hoca senin bu aldatmalarına,sahtekarlıklarına oldukça üzülüyordur.
İşte sen ve Alex arasında ki en büyük fark bu. Sakın yanlış anlama sen ve Alex'i asla kıyaslamıyorum. Zaten kıyaslamam bile. Senin bir Alex olmadığın ve olamayacağın gün gibi ortada. Sadece bu sezon Trabzonspor'u attığın gollerle ve yere atlamalarınla zirve yarışında tuttuğun için yazıyorum.
Çok merak ediyorum sen Alex'in yaşına geldiğin zaman bırak 25 milyon taraftarı,2500 taraftar senin arkanda çılgın gibi bağıracak mı ? Ya da sen futbolu bırakırsan  ne yaparız diye düşünecek mi? Ya da senin heykelinin dikilmesi için teklif veren çıkacak mı ? Bu ve bunun gibi soruları çoğaltmak mümkün.
Sen ve Kaptan arasında ki en büyük fark aslında SAYGI. Kaptan takımdaki her arkadaşına,rakibe,hocasına,başkanına,taraftara kısacası herkese saygı duyarken,sen kendine bile SAYGI duymuyorsun.

12 Mayıs 2011 Perşembe

Görev Bursaspor'da



                    Gündem oldukça yoğun. Bir yandan kupa finali, bir yandan Gs ın Fb ye attığı Taurasi çalımı, bir yandan T.F.F nin Bursaspor'a verdiği ceza. Hangisi hakkında yazmak lazım bir türlü karar veredim. Ama herhalde bu günün en önemli konusu Bursaspor'un aldığı ceza. T.F.F bu güne kadar verilmiş en ağır cezayı kesti. Hemen ardından da açıklamalar gelmeye başladı. Hatta Bursa'nın çiçeği burnunda Milletvekili Adayı Bülent ARINÇ da 40 yıllık Bursa lı olarak olaya müdahil oldu ve Bursaspor'un hakkını korumaya yönelik açıklamalarda bulundu. En sonda söyleyeceğimi ilk başta söyleyeyim. Siyasilerin sporla ilgili (Spordan sorumlu Devlet Bakanı hariç) herhangi bir yerde, herhangi bir demeç vermesine zaten karşıyım. Bir de üstüne Bursa ile uzaktan yakından ilgisi olmayan Schuster'in rotasyonuna uğramış misali, Bursa'dan Milletvekili adayının demeçlerine hepten karşıyım. Eğer Bursa'nın siyasi arenada hakkı korunacaksa bu iş için sırası önde olan çok kişi var.
İkincisi ise Başkan Sayın YAZICI'nın açıklamaları. Olayların hemen ertesi günü yaptığı tehditvari açıklamalardan dolayı zaten kendisini eleştirmiştim. Karar açıklandığı zaman da aynı türde açıklamalar bekliyordum. İtiraf edeyim bugünkü açıklamalar beklediğim kadar sert değildi.  Fakat bir de şu açıdan bakalım. Sonuçta Sayın YAZICI olayların ortasında ki kulübün başkanı. Yani bu olayda tarafsız olma gibi bir durumu yok. Elbette başkanı olduğu kulübün tarafında olacak. İşin bir başka boyutu da verilen cezalar. Bu olaylarla ilgili önceki yazıda olayların futboldaki terörü bitirmek için bizim elimize geçmiş en iyi fırsat olarak değerlendirmiştim. Evet olaylar saha içinde olmamıştır. Ama sonuçta olayları taraftar çıkarmıştır. Dolayısı ile bu cezalar taraftara verilmiştir. Çünkü taraftara maç seyretmesi yasaklanmıştır. İçeride ve dışarıda toplamda sekiz maçta takımlarını seyredemeyecekler. Bu olayları çıkaran taraftarlara verilebilecek en masumane ceza bu. Bir de olaylara bir fiil katılmış olanlara da ekstradan maç günleri karakolda olma zorunluluğu getirilmelidir. Belki de Bursaspor'un şanssızlığı yeni yasa çıktıktan sonra bu tür cezaların verileceği olayların ilkinin Bursa da yaşanmış olmasıdır. Federasyon cezalar konusunda %90 oranında başarı sağlamıştır. Şimdi görev Bursaspor'a düşüyor. Bursaspor elbette itiraz etme hakkına sahiptir. Ama benim naçizane görüşüm gelecekte Türk Futbolunun selameti açısından bundan sonraki olaylara örnek olma açısından itiraz hakkını kullanmasın.En azından sadece hükmen mağlubiyet kararına itiraz etsin. Yoksa ne verilen cezaların bir anlamı kalır ne de bu tür olayların önüne geçebiliriz. Bu konuda hepimize görev düşüyor. 

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Helal Sana


Mesut ÖZİL Real Madrid'e transfer olduğunda Alma Milli Takımın' ı seçtiği için Madrid'e transfer olduğu, eğer Türk Milli Takımında oynasaydı bu transferin mümkün olmayacağı yorumları yapılmıştı. Ama Nuri bu tezi çürüttü. Türk Milli Takımının formasını giyen bir oyuncunun da eflatun beyazlı formayı giyebileceğini gösterdi. Şimdi geriye tek bir şey kaldı. O da Türk Milli Takımı forması giyen, Türkiye'de yetişmiş, bir Türk kulübünün formasını giyen bir oyuncunun Real,Barça,İnter,Liverpool forması giymesi. İnanıyorum yakın bir gelecekte o da mümkün olacaktır.

GÖKHAN-ALEX-MEHMET


Fb bir virajı daha döndü. Üstelik çok sert ve tehlikeli bir virajdı Karabük deplasmanı. Maç başladığında geçen haftalara nazaran biraz düşük tempo ile başladı Fb. Karabükspor ilk on dakikada iki net fırsat yakaladı ancak bunları değerlendiremedi. Zaten ondan sonra da fazla atak yapmayıp oyunu kendi yarı alanlarında kabul etmeyi tercih ettiler.Öyle ki İlhan Parlak bile çoğu zaman sol bekmiş gibi savunma yapıyordu. Devre arasına kadar Fb nin yakaladığı bir-iki net pozisyon dışında da başka pozisyon olmadı. Gerçi her ne kadar Karabükspor atak yapmayı pek düşünmese de Fb de buna izin vermedi. İlk yarı sonunda koşu mesafelerine bakıldığı zaman Karabüklü oyuncuların rakiplerinden 5,5 km fazla koştuğu gözleniyordu. Bunun nedenlerinden biri de Fb lilerin topu konrtol edip Karabüklü oyuncuları topun peşinden koşturmasıydı. Nitekim ilk 45 dakikada topla oynama yüzdeleri %61 Fb , %39 Karabük şeklinde idi.
İkinci yarının başlaması ile Fb biraz daha önde oynamaya ve biraz daha fazla baskı kurmaya başladı. Emre'nin biraz daha hücuma yönelik oynaması,sağ kanadın ilk yarıya oranla biraz daha fazla ofansif katkı sağlaması Fb adına pozisyonları getiriyordu.  Hemen hemen tüm oyuncular ikinci yarıda galibiyeti daha fazla istediler.

Santos ve Stoch savunma anlamında çok iyi olmasalar da hücumda etkili idiler. Selçuk uzun bir aradan sonra forma giydi. Ancak görüldü ki güven konusunda bir sıkıntısı yoktu. Ancak bu akşam ki galibiyetin üç ana unsuru vardı. O da Gökhan,Alex ve Mehmet idi. Alex bence Fb ye geldiği günden beri şampiyonluğu hiç bu sene istediği kadar istememişti. Bu sene bir başka oynuyor Alex. Belki geçen hafta ki kadar etkili değildi ama Lugano ya öyle bir pas attı ki , bu akıl fışkıran pası ayakta alkışlamak gerekir. Herkes hafif bir falsolu vuruşla topu ortalayacağını düşünürken o, yerden bir kesmeyle birazda Muhammed' in hatasından dolayı Lugano'ya golü attırdı. İkinci ise Gökhan. Bu çocukta ki ciğer sayısını tahmin etmek kolay değil. Bir bakıyorsunuz rakip ceza sahasında bindirme yapıyor,bir bakıyorsunuz savunmada Lugano'nun kademesine giriyor. Yorulmak nedir bilmiyor. Metin DİYADİN'e böyle bir oyuncuyu Türk futboluna kazandırdığı için teşekkür etmek gerekir. Son olarak Mehmet TOPUZ. Şu bir gerçek bu takımda maçı en kısa sürede koparmayı en çok Mehmet istiyor. Başlama düdüğü ile beraber hemen hücum prese başlıyor ve bir an önce golü bulmak istiyor. Bu takımda ki en yetenekli oyuncu değil belki ama maçı kazanmayı en çok isteyen oyuncuların başında geliyor. O da tıpkı Gökhan gibi hiç durmadan bir ileri bir geri yorulmak nedir bilmeden adeta kendini yırtıyor. Sanki şampiyonluk sadece öna bağlıymış gibi. Kötü oynamamak için elinden geleni yapıyor. Kötü oynadığı maçlar yok mu ? Elbette var, Ama koşmadığı,mücadele etmediği maç yok Mehmet'in.
Sonuç olarak Ts da kazanmasıyla lig yarışında tansiyon iyice arttı. Kalan son iki haftaya inanın kalp dayanmaz. Bakalım Fb yine okyanusu geçip derede mi boğulacak yoksa eline geçmiş olan bu fırsatı 3. seferde değerlendirip kupayı mı kaldıracak. Bunu öğrenmek için 180 dakika daha sabretmemiz gerekiyor.   

8 Mayıs 2011 Pazar

İnsan Bile Denmez


İki gündür iş için İzmir'de idim. Dün itibarıyla öğleden sonra Bursa'ya doğru yola çıktık. Yol boyunca aklımız 20:00 de başlayacak Bursaspor-Beşiktaş maçındaydı. Maç saatinde evde olup keyifli bir cumartesi akşamı yaşamayı hayal ediyorduk. Susurluk'a yaklaştığımız sıralarda radyodan Bursa'da kendilerine taraftar süsü vermiş kişilerin olay çıkardığını duyduk. Radyo yayını devam ettikçe merakımız giderek artmaya başladı. Çok geçmeden maçın iptal edildiği haberi geldi. Bir an önce eve varmak istiyordum çünkü olaylara ait görüntüleri merak ediyordum.
Eve varıp ta televizyonun karşısına geçince gözlerime inanamadım. Çok değil daha geçen yıl şampiyon takımın taraftarları sokakları birbirine katıyordu. Aslında perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Ligin ilk yarısında İstanbul'da oynanan maçta çıkan olaylarda Bursaspor taraftarı buna bir misilleme yapmayı kafasına koymuştu. Ancak Bursa Valisi Sayın Şahabettin HARPUT Unicef iyi niyet elçiliğine soyunmasıyla olayların için en ideal zemin oluşmuştu. Çünkü sokaktaki simitçinin,kundaktaki bebeğin bildiğini Sayın Valinin bilmemesi herhalde iyi niyetten olmuştur.
Yazının başında kendine taraftar süsü veren kişiler tabiri kullanmıştım ama yanılmışım. Zira görüntüleri izledikten sonra olaylara sebep olanların KİŞİ dahi olamayacaklarını gördüm. Onlara taraftar demek sporun ruhuna aykırıdır. Hatta onlara insan demek bile ayıptır. Devletin polisine kaldırım taşı fırlatan,pala sallayanlar insan dahi olamaz. O mahluklar yüzünden tertemiz kalbiyle maça gidenlerin de canı yandı. Bir baba çocuğunu almış maça götürmüş. Ancak onlar da polisin sıktığı biber gazından etkilenmiş olayların ortasından kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar. Şimdi bu baba çocuğuna sporun dostluk barış kardeşlik olduğunu nasıl anlatacak. Bu konuda oğlunu nasıl ikna edecek.
Çok kısa bir süre sporda şiddet yasası çıktı. Tesadüf bakın ki bu yeni yasayı uygulayabilmek için federasyona,hükumete,kulüplere ve bize inanılmaz bir fırsat çıktı. Dünkü olaylara bu kurumların ve bizlerin nasıl tepki ve ceza vereceği Türk sporunun geleceğini tayin edecek. Şimdi yasanın yetki verdiği kişi ve kurumlar gerçekten kimseyi kayırmadan cezai yaptırımları uygularsa bundan sonra meydana gelebilecek olayların önüne geçebiliriz . Türkiye'den de bir Margaret THATCER çıkması için Heysel faciası yaşanmasına gerek yok.

3 Mayıs 2011 Salı

Bi Mahmut Hoca Bi Trabzonspor



1976,77,79,80,81 ve 84 Yıllarında şampiyonluk ipini göğüslemişti. 1967 Yılında kurulduktan 9 yıl sonra şampiyon olmak azımsanacak bir başarı değildir. 1959 yılında kurulan Birinci ligde şampiyon olmuş dört takımdan biridir ve İstanbul'un hegemonyasına son vererek gerçek anlamda devrim gerçekleştirmiştir. Üstelik bu başarısını 5 kez daha tekrarlayarak büyük olduğunu herkese kanıtlamıştır.
Trabzon kentinde ve Trabzonspor camiasında Fenerbahçe ile ayrı bir rekabet vardır. Bunun nedeni de 1996 da Trabzonspor'un kendi evinde Fb'ye yenilerek şampiyonluğu kaybetmesi değildir.
Bu rekabetin asıl sebebi şampiyonluk mücadelesinin uzun zamana yayılmış olmasıdır. Trabzonspor şampiyonluk ipini göğüslediği yılların 4 tanesinde Fenerbahçe ile yarışmıştır. Yine aynı şekilde Trabzonspor'un rüştünü ispatlamasından sonra kıl payı kaçırdığı şampiyonlukların 5 tanesi de Fenerbahçe'ye karşıdır.  1978,83,96.2004,05 yıllarında Trabzonspor şampiyonluk mücadelesinde ligi Fenerbahçe'nin ardından ikinci bitirmiştir.
Keza Fenerbahçe de özellikle 70 li yıllarda en çok Trabzondan çekmiştir. Dolayısı ile Fb ile Ts arasında ayrı bir rekabet vardır. Fenerbahçe Galatasaray a karşı aldığı şampiyonluklara nasıl ayrı bir anlam yüklüyorsa. Trabzon da geçmişten gelen kazanımlara ve kaybetmelere dayanarak Fenerbahçeye karşı kazandığı şampiyonluklara ayrı bir anlam yüklemektedir.
Bu sezon İlk yarı performansıyla Ts ikinci yarı performansı ile Fb şampiyonluğu hakediyor. En çok kim hak ediyorsa o kazansın. Fakat bize son haftaya kadar bu heyecanı yaşattıkları için iki takıma da teşekkür etmemiz gerekiyor.