30 Ocak 2011 Pazar

Hak Eden Kazandı


Fenerbahçe'nin bu akşam ki maçı sadece oynanan 90 dakikada kazanmadığını düşünüyorum. Ligin ilk yarısının bitimi ile beraber futbolcular başta olmak üzere tüm camia Trabzon maçını bekliyordu. Verilen tüm demeçler bunu maçın ne olursa olsun kazanılacağı yönünde idi. Taraftar da bu maç konusundaki ciddiyetini tribünleri doldurarak gösterdi.Anlaşılan o ki Trabzon kanadı verilen bu demeçlere pek itibar etmemiş ve Fb nin kendilerini yeneceğini düşünmemişti. Maçın başlama düdüğü ile birlikte Fb li futbolcular öyle bir baskıya başladılar ki Trabzon orta sahası top yapmaya fırsat bulamadı. Şu da bir gerçek,Trabzon ligin başından bu yana kendisine bu derecede baskı uygulayan bir rakiple ilk defa karşılaşıyordu. Daha önce böyle bir temponun sınavından geçmemişlerdi. İlk sınavlarında da maalesef geçer not alamadılar.
Aykut Hoca'nın maçı kazanma ve oyunu tutma hamlelerine karşı Şenol Hoca aynı derecede cevap veremedi. Hep söylediğim gibi Trabzon'un tek rakibi yine kendisi. Tek bir beraberlikle futbolcularını yuhalayan Trabzon seyircisi gereksiz yere takımını strese sokmuştur. Maalesef Şenol Güneş'te polemiklere ortak olarak gerekli olan takımı,şehri,camiayı sükunet içinde tutacak davranışı sergileyememiştir. Bundan sonra Trabzon'un işinin daha zor olacağı kanısındayım. Özellikle evinde oynayacağı maçlarda fazla stresli olacaktır Trabzonlu oyuncular. Gol bulamadıkları her dakika onlar için azap olacak, tribünlerin sabırsızlığı onları hataya zorlayacaktır. Anlaşılan o ki 96 da kaybedilen şampiyonluğun aynısını yaşama korkusunu hala üzerinden atamamışlar.
 Sonuç olarak Fb hak ettiği bir galibiyet aldı.Bu galibiyetin önemi önümüzdeki hafta ortaya çıkacak. Eğer Manisa deplasmanında puan kaybı yaşanırsa o zaman Trabzon maçının önemi kalmayacaktır. Eğer Fb bu akşam sergilediği agresif tempolu baskılı oyunu devam ettirirse şampiyonlukta rakiplerinin bir adım önüne geçecektir.

23 Ocak 2011 Pazar

Endüstriyelleşmemiş Futbol

Top ayaktan çıktı bi'kere

                                            

                                                  Cemil TURAN  (1972-1980)

Geçmiş Zaman



Moldovan Gidiyor



Moldovan gidiyor 
Son haftalardaki golleriyle F.Bahçe'yi sırtlayan Romen golcü, İspanyollar ile el sıkıştı. Kulüpteki yönetim ve teknik direktör kaosu Moldovan'ın kararında büyük rol oynadı


Real Betis'le anlaştı
Son yılların en kötü dönemini yaşayan Fenerbahçe'yi attığı gollerle taşımaya çalışan Moldovan da sezon sonunda ayrılıyor. Sarı-lacivertli takımın Romen yıldızının İspanyol Real Betis ile anlaştığı, bu yüzden kendisine tranfer teklif eden Borussia Dortmund'lu yöneticileri bile geri çevirdiği öğrenildi. Fenerbahçe'deki yönetim ve teknik direktör kaosundan son derece rahatsız olan ve uzun süre parasını alamayan Moldovan'ın kesinlikle Türkiye'den ayrılmak istediği belirtildi.
Yönetim ilgi göstermiyor
Hagi'nin önerisiyle G.Saray'a transfer olmak için Türkiye'ye gelen ama sarı-kırmızılı takımdaki mali kriz nedeniyle F.Bahçeli olan Moldovan'ın ikna edilmesi için hiçbir girişim de yapılmadı. Yönetimin, kongre telaşı yüzünden başta Moldovan olmak üzere sözleşmesi sona eren hiçbir oyuncuya henüz bir teklif götürmediği de ortaya çıktı
Tarih: 23 Ocak 2000
Kaynak: Sabah

22 Ocak 2011 Cumartesi

Öpmeye Doymadı


 Devre arasına oldukça sıkıntılı giren Fb li futbolcularda Trabzonspor'un bir saat önce evinde 2 puan bırakmasıyla stres katsayısı daha da artmıştı. İlk yarıda topun kontrolü fb idi. Önceki maçlara nazaran savunmada daha dikkatliydiler. Rakibe pozisyon vermemişlerdi. Ancak 6 tane şut çekme fırsatı vermişlerdi. O dakikalarda Fb'nin şut sayısı yalnızca 2 idi. Fb ilk yarının sonlarına doğru Gökhan'ın akıl dolu vuruşu ile öne geçti. İkinci yarının ilk on dakikası Antalya'nın baskılı oyunu ile geçildikten sonra Fb iyiden iyiye tempoyu düşürmeye başladı ve oyun sıkıcı bir hale geldi. Son dakikalarda Antalya'nın baskısı yine artış gösterse de bir sonuç alamadılar.

Devre arası kampında gerek futbolcuların, gerekse Aykut Hoca'nın yaptığı basın toplantılarında İkinci yarıda her şeyin daha farklı olacağını sık sık dile getirmeleri futbol severlerde ciddi anlamda merak uyandırmıştı. Herkes bu söylemlerin ne oranda gerçekleşeceğini merak ediyordu. Ancak Antalya maçı Fb nin ısırmaya başlayan değil öpmeye devam eden bir takım olmaya devam edeceğini gösterdi.Bir önceki akşam oynayan Beşiktaş'ın heyecanı ve rakibi mahvetme çabası maalesef Fb de yoktu. Gerçi yazının başında belirttiğim gibi Trabzon'un puan kaybı futbolculardaki stresi arttırmış ve bu da oyunlarına yansımıştı ama ne kadar stresli olursa olsun şampiyonluğu arzulayan Fb'nin bunu sahaya yansıtması ve taraftarlarına umut verecek oyun oynaması gerekirdi. Bu akşam ki maçtan sonra hiç bir Fb li taraftarın şampiyonluk adına umutlandığını zannetmiyorum. Gelecek hafta belki taraftarını arkasına almış bir Fb Trabzon maçını farklı oynayabilir ama Antalya maçı gösterdi ki Fb öpmeye devam edecek.

16 Ocak 2011 Pazar

Başlamasın

Bu yazı yazılırken Barca ikinci golünü henüz atmıştı.Üç dört dakikalık bir pas trafiğinin ardından Mess'nin ara pasında Villa kalecinin bacak arasından Barça'nın ikinci golünü kaydetmişti. Muhtemelen maçın ilerleyen dakikalarında fark daha da açılacak.
Barça-Malaga maçı bu gün seyrettiğim dördüncü maç. Sunderland-Newcastle ve Fb- Samsun maçlarını da yarım yamalak izleme fırsatı buldum. Bu iki maçı da sayarsak toplam altı eder. Önem sıraları açısından farklılık gösterse de hepsi kendi içinde ayrı bir öneme sahip maçlardı. Sunderland-Newcastle ve Liverpool-Everton maçları birer derbi idi. ManU-Tottenham maçı ise iki takımın ligde ki konumları açısından ayrı bir önem taşıyordu. Dün akşam Man. City'nin kazanmasından sonra MANU'nun mutlaka kazanması gereken bir maçtı. Tottenham da yarışın içinde kalmak istiyordu. Madrid Almeria karşısında galip gelip liderlik hesapları yapma peşindeydi. Bu maçlar arasında en önemsiz maç Fb-Samsun maçıydı ve önemsiz olduğunu her dakikasında seyircilere hissettirdi. Eskiden süper lig araları çok uzun gelirdi ve bitmek bilmezdi benim için. Ancak bu akşam ki maçları seyrederken belki de lig arasının daha uzun olmasının daha doğru olacağı hissine kapıldım. Çünkü bütün maçlar beni fazlasıyla futbola doyurdu. Mücadele,tempo,gol,hırs,heyecan. Kısacası her şey vardı. Dolayısı ile bizde Karadeniz'in yeniden dalgalanmasında,Anadolu'nun devriminde,üç büyüklerin küçük oyunlarında olmayan ne varsa bu akşamki maçların hepsinde vardı.Ya bizi kandırıyorlar ya da biz hep kendimizi kandırıyoruz. Şahsım adına bundan sonra lig arasının daha uzun olmasını temenni ediyorum. Hatta mümkünse takım sayısı 18 den 16 ya düşürülsün,ilk yarı kasım sonu bitip şubat başı başlasın. Böylelikle bizi futbola doyuran maçlara daha fazla vakit ayırabilir ve gözlerimize fazla haksızlık etmemiş oluruz.

10 Ocak 2011 Pazartesi

Nefes Kesti


Dün akşam oynanan Real Madrid Villareal maçı tam anlamıyla nefesleri kesti. Villareal kaçtı Ronaldo kovaladı,Villareal kaçtı Ronaldo kovaladı. En sonunda yakaladı.
Maça damga vuran 3 kişi vardı. İki iyi bir kötü. Önce iyilerden başlayalım. Tabi ki Ronaldo. Böyle bir oyundan sonra insan verilen 94 milyon euro ya helal olsun diyor. Maça kötü başlayan Madrid te Ronaldo,Mesut ve biraz da Xabi dışında takımı ayakta tutmaya çalışan bir tane oyuncu yoktu sahada.
Özellikle Lass ve Benzema Barnebeu bize fazla geliyor diye sesleniyorlardı. Villareal bu sezon Madrid te ki en iyi misafirdi. Oynadıkları oyunla gerçekten övgüyü hak ettiler. Ancak onlara isyan eden Ronaldo'yu bir türlü durduramadılar. Zaten Ronaldo da pek de tutabilecek bir oyun sergilemedi. Tek başına Villareali yıktı.
İkinci isim Mourinho idi.  Takımın ilk yarıdaki rezalet oyundan son derece mutsuzdu. Ronaldo'nun ilk yarının uzatmalarında attığı golden hemen sonra hakemin düdüğünü beklemeden soyunma odasına gitti. Oyuncularına sizi bekliyorum mesajı veriyordu. İkinci yarı başlamadan hemen önce de sahaya hiç kimse adımını atmadan o kulübedeki yerini almıştı. Bu seferde mesaj netti: Şimdi çıkın ve Real gibi oynayın, ben buradan sizi izliyorum . demek istiyordu. Devre  arasında attığı fırça ve maç içinde yaptığı değişikliklerle bir kez daha maçı kazanmayı bildi.
Son olarak ta hakem. verdiği ve vermediği faullerle, hatalı kararlarla hem oyuncuları,hem teknik direktörleri hem de seyircileri çıldırttı. Bizim hakemlerimizi beğenmeyenler bir de bunları izlesin.

6 Ocak 2011 Perşembe

Futbola Dair-14



" futbol uğrunda milyar dolarlar harcanacak kadar karmaşık olmadığı gibi meşin yuvarlağı 3 direk arasından geçirmek kadar da kolay degildir " ....