27 Eylül 2011 Salı

İşte Bu Olmadı






3Temmuz dan bu yana yaşanan süreç her camianın kaldırabileceği türden değildi. Fb yönetimi de zaman zaman soğukkanlı zaman zaman da ani kararlar alarak bu süreci yönetmeye çalıştı. Fenerbahçe'nin neden büyük olduğunu kavrayamayanlara en güzel açıklamayı da taraftar yaptı. 80 gündür devam eden süreçte tepkilerini her fırsatta dile getirdiler. Başkana,yönetime,Aykut Hoca'ya,takıma ve de kulübe sahip çıktılar. Bu kulübün 104 yıllık geçmişine sahip çıktılar. Destek oldular. Bu güne kadar olmadığı kadar,ellerinden geldiği kadar maddi kaynak yarattılar. Taraftar kart aldılar,Feneriumlara akın ederek bir günde 1 milyon fazla para bıraktılar kulübün kasasına. Yürüdüler,ses verdiler,desteklediler,haykırdılar.Stada alınmadılar kendilerinin yerine eşlerini,kardeşlerini,çocuklarını gönderdiler. Cehennem soğuyana dek Fenerbahçeli olduklarını tüm dünyaya gösterdiler. ''Sen sokaklarda oyna FENERBAHÇE'm biz sokakları Tribün yaparız.'' dediler. Yaptılar da. Ligin ilk maçında televizyondan duyulurcasına kaldırımları doldurarak haykırdılar ''Son sözümüz FENERBAHÇE'' diye. Eşleri,kardeşleri,çocukları içeride iken onlar kaldırımları bir kez daha doldurdular. Bir taraf ''SARI'' derken karşı kaldırım ''Lacivert'' diye haykırmıştı. Bütün ülkeye.
Ancak bu gün yönetimin açıkladığı bilet fiyatları maalesef fırsatçılığın önde gideni oldu. Sadece kale arkasında ki 44 tl lik bilete zam yapılmamıştı. Onun dışında kalan kısımların hepsine 13 ile 85 lira arasında zam yapmıştı yönetim.Fenerium üst H-I blok 75 tl den 88 tl ye, Fenerium alt C-E blok 170 tl den 255 tl ye çıkmış. Varını yoğunu Fb için harcayan, zamanını,her şeyini Fb'ye vermeye can atan taraftara yapılan ayıptır bu. Nasıl olsa gelecekler, ne kadar olursa olsun stadı dolduracaklar diye düşünüp fırsattan istifade etmektir. İşte bu olmadı sayın Yönetim Kurulu. Şunu unutmayın ki sarı lacivert renklere gönül verenler yönetime değil,Kulübe sahip çıkmışlardır.Fenerbahçe için sokaklara dökülmüş,Fenerbahçe için kaldırımlarda ses telleri patlarcasına bağırmışlardır. Fenerbahçe için cezaevlerinin kapısına gitmişler ve yine Fenerbahçe için köprüye doğru yürürken polisin biber gazına maruz kalmışlardır. Yani her şeye Fenerbahçe için katlanmışlardır. Anladınız mı sadece Fenerbahçe için. Bu yaptığınız size hiç mi hiç yakışmadı.

12 Eylül 2011 Pazartesi

2000 Ruhu Kolay Olmadı


Geride bıraktığımız sezon ligi kimsenin tahmin edemeyeceği bir noktada bitiren 8Aynı zamanda hayal kırıklığı yaratan bir futbol ortaya koyan)Gs da Adnan POLAT yönetiminin olaylı bir şekilde Ünal AYSAL'a devrinden sonra camianın ''İmparator'' diye çağırdığı Fatih TERİM takımın başına getirildi. Verilen karar çok mantıklı idi. Zira üç yıldır takım futbol anlamında sahaya hiç bir şey yansıtmıyor,Haldun ÜSTÜNEL önderliğinde yapılan transferler taraftarı heyecanlandırıyor ancak ortay skor anlamında oldukça kötü bir tablo çıkıyordu.
Tarihinin en kötü yönetimlerinden birine şahit olan camia önce Ünal AYSAL'ın sonra da Fatih TERİM'in gelişi ile umutlarını yeşertmeye başlamıştı. Artık herkes takıma yapılacak takviyeleri bekliyordu.
Drogba,Forlan,Reys,Almunia gibi ismler telaffuz edilmeye başlanmıştı.Avrupa kupalarında oynamayacak Gs'ın Avrupa'nın dev kulüpleriyle mücadele edecek bir kadro kuracağı konuşuluyordu.Yukarıda sayılan isimler olmasa da Muslera,Elmander,Eboue,Riera transfer edildi. Yerlilerden de Selçuk İnan,Ceyhun GÜLSELAM kadroya katıldı.Artık herkes  2000 ruhunun geri geleceğini Gs'ın Türk futboluna damga vuracağını tahmin ediyordu. Fakat daha ligin ilk haftasında İBB'ye karşı şok bir yenilgi aldı. Burada herkesin unuttuğu bir nokta vardı. 2000 ruhu bir yılda oluşturulmamıştı. İnce ince oya gibi işlenerek 4 yıl sürmüştü o ruhu ortaya çıkarmak.
Fatih Hoca 96 da Gs'ın başına geçtiğinde Milli takımdan öğrencileri Hakan ŞÜKÜR,Bülent KORKMAZ,Tugay KERİMOĞLU,Arif ERDEM gibi oyuncularla beraberdi. Takıma Avrupa futboluna damga vurmuş Hagi katılmıştı.vAN gOBBEL, Suat,Okan,Ümit vardı. Ligi şampiyon tamamlayan Gs 34 maçta sadece 2 yenilgi (Fb maçları) almıştı.97 de takıma Barcelona'nın kaptanı Popescu, Fatih AKYEL eklenmişti. Dünaynın gelmiş geçmiş en iyi savunmacılarından olan Popescu Bülent le beraber iyi bir ikili oluşturmuştu.98 de Taffarel,Tolunay KAFKAS ve Hasan ŞAŞ,99 da Mehmet YOZGATLI ,Marcio Capone takıma dahil olan isimlerdi.
Burada önemli olan takımın omurgası bozulmadan nokta transferler ile ufak tefek takviyelerin yapılmasıydı.Defans ,orta saha ,Forvet genelde aynıydı.Fatih Hoca 4 yıl boyunca oyuncularını geceli gündüzlü eğitiyor ne yapmak istediğini beyinlerine kazıyordu.Bu günlerde Gs lıların pek sevmediği Emre BELÖZOĞLU Fatih Hoca ile A takıma alınmış, hagi'nin eğitmenliğinde futbolu ile günden güne büyüyordu.
Takım artık gözleri kapalı bir biçimde sahaya çıkacak hale gelmişti 4 yıl sonunda.Birbirlerinin uyurken gördüğü rüyayı bile bilen bir ekibin başarısız olması zaten kaçınılmazdı.

Ancak durum şimdilik farklı. Bu yıl ki kadronun 5-6 oyuncusu ilk defa yan yana geliyor. Dolayısı ile bir defada 2000 ruhunu yakalamak kolay değil.Takım daha birbirini tanımıyor henüz.Belki sezon sonunda Gs şampiyon olur ama o ruh kolay kolay yakalanmaz. Bir yılda o ruh denilen koca bina inşa edilemez.
Ayrıca o 2000 yılının takımında sadece oyuncu hoca bütünlüğü yoktu. O zaman yönetim de her şartta ve durumda Teknik Direktörünün arkasında durmuş, Ona her türlü desteği sağlamıştı.
Ek olarak şunu da belirtmek gerekir ki,Fatih Hoca bu ülkenin uluslar arası alanda önemli başarılar kazanmış üç hocasından biri,bu ülkeye kupa kazandırmış tek hocadır ama bu dönem hoca üçüncü defa takımın başına geçmiştir. İlk döneminde tarih yazan Fatih TERİM, ikinci döneminde başarısız olmuş camia da başkanından taraftarına kadar herkes tarafından neredeyse istenmeyen adam ilan edilmişti.Tribünler'' Fatih istifa'' sesleri ile inlemişti.
Şüphesiz aynı senaryo tekrarlanacak diye bir şey yok Ama futbolda her şeyin mümkün olabileceğini unutmamak gerekir.

11 Eylül 2011 Pazar

Aradığınız Imparatore Şu Anda Ulaşılamıyore


İmparator en son Rize yenilgisi ile veda ettiği Olimpiyat stadına yine bir yenilgi ile hem stada hem de Gs a merhaba dedi. Geçen kötü sezonun ardından yapılan flaş transferler Gs taraftarını bu sezona farklı bakmasını sağlamıştı. Bunun yanı sıra ezeli rakiplerinin futbol dışı konularla ilgilenmesi kağıt üzerinde onları bu sezon için favori kılıyordu. Ama hiç bir maç sahada oynanmadan kazanılmıyor.
Bu sezonun flaş başlangıç modasına Gs da uydu. Bjk ve Ts nin puan kayıplarıyla başladığı lige Gs da sıfır puanla başlayarak taraftarını üzdü. Bu kadar büyük umutlarla başlanana sezonun daha ilk haftasında mağlup olmak hem takım hem de taraftarlar açısından büyük bir şok oldu.

Şu bir gerçek ki sahada oyuncuları daha iyi olan değil, takım olarak mücadele eden taraf kazanıyor. Abdullah Hoca hem uzun zamandır takımın başında olması,hem de her sezon başı ufak takviyelerle iskeleti bozmamasının avantajını sonuna kadar kullanıyor. İBB Gs karşısında gerçekten galibiyeti hak edecek bir oyun oynadı. Yardımlaşma, pas organizasyonları,kademe anlayışı gerçekten güzeldi. Konya dan alınan Zayatte ve yılların gelişim gösteremeyen stoperi Can ARAT neredeyse hatasız oynadı. Webo da kalitesini hem attığı golle hem de oynadığı oyunla gösterdi.

Gs ise maalesef sezon başında Liverpool ve Real Madrid maçlarında gösterdiği performanstan oldukça uzaktı. Geçen yıl ki ruhsuzluk yoktu. Herkes iyi niyetle bir şeyler yapmaya çalışıyordu ama takım bütünlüğü bir türlü sağlayamadılar. Melo kalitesini ispat etti. Eminim ilerleyen haftalarda daha iyi olacaktır. Sürekli dikine oynaması Gs için bir avantaj. Hem Selçuk hem de Melo Gs ın dikine oynayan oyuncu sorununa çare olacaktır.

Ancak her ne kadar sürpriz olsa da bu yıl kimse herhangi bir takımın ligi kopartıp gitmesini beklemesin.( Zaten TFF de kimseyi kopartmıyor. Kopmaya çalışan da play-off a takılacak) Bu yıl şampiyonluk yaşamamış kulüpler daha dişli. Üstelik şampiyonluk yaşamış takımlar da henüz hazır değil. Dün Samsun, Manisa'nın oyunları bu sezona renk katacaklarını gösterdi. Ayrıca  Eskişehir ve  İBB bu sezon zirveye rahatça oynayacak bir futbol sergilediler.

3 Eylül 2011 Cumartesi

Akılların Sahada Olmadığı Maç


Çalışılmış ama biraz da şans faktörünün yardımıyla bir gol attık. Maç başladığı andan itibaren hem kanatları kullanarak hem de Kazak savunmasının arkasına atılan toplarla gol aramaya başladık. Arda'nın sol taraftan geliştirdiği ataklara ne yazık ki sağ taraftan Kazım'la aynı karşılığı veremedik.( Hatta bu sağ taraftaki verimsizliğimiz Kazım oyundan çıkıp da Arda tamamen sağ tarafa geçene kadar sürdü.) Aynı zamanda orta Mehmet ile de orta alandan gelip şutlarla rakip kaleyi yokladık. Aslında gol bulabilmek için başka yapabilecek fazla da bir şey yoktu. Zira Kazakistan gibi kapanan takımları açabilmenin yolu da bunlardan geçiyordu. Nitekim Selçuk'un savunma arkasına attığı topta Burak arkaya iyi sarkarak şansının da yardımıyla golü buldu. Fakat ilerleyen dakikalarda farkın artacağını düşünürken tempomuzun düşmesiyle ikinci golü bulamadık.
Kazakistan için  de attığı gol bizim attığımıza benzerdi. Çünkü onlar da çalıştıkları pozisyonda tesadüfi bir gol attılar. Onlar kapanıp kotra ile gol bulmaya çalışıyorlardı. Yakaladıkları bir kontrada da tamamen tesadüf eseri orta yapılan top kaleye gitti ve beraberliği sağladılar.
İkinci golü bulma için baskıyı arttırırken zaman zaman savunmamızda açıklar verdik. Eğer ikinci golü bulsalardı bu maçtan puan çıkarmamız mümkün olmayacaktı.
Fakat dün akşam ki maç gösterdi ki son iki ayda yaşananlardan dolayı sahada ki hiç bir oyuncu kendini futbola veremedi. Futbolu yönetenler de yönetemeyenler de maalesef bu durumu idrak edemedi. Bazı kulüplere bilinçli olarak zarar verme adına yapılan haberler,propagandalar eninde sonunda dönüp dolaşıp milli takıma zarar verir hale geldi.
Hiddink'in eski ve yeni harmanlaması aslında somut olarak netice verecekmiş gibi duruyor. Ancak bu kafayla gider ve rant sağlama uğruna Türk futboluna dinamit koymaya devam edersek bundan sadece futbolumuz değil toplum olarak hepimiz zarar göreceğiz.