23 Aralık 2009 Çarşamba

KATALAN AÇILIMI


Türk toplumu olarak genellikle söz konusu Barcelona-Real Madrid rekabeti ise Barcelonalıyızdır. Muhakkak Madrid taraftarı da azımsanmayacak kadar vardır ama toplum olarak ezilmişlerin, hor görülmüşlerin tarafında olmayı tercih ettiğimiz için Barcelona tarafında olanların sayısı daha fazladır. Belkide Küçük Emrah'ın ,Ceylan'ın, Ayşeciğin,Ömerciğin zirve yapmasının sebebi bakış açımızın mazlumdan yana olmasıdır. Dün akşamda oynanan Katalunya-Arjantin maçında eminim çoğumuz Katalunya'yı tutmuştur. Peki Katalanların Sultan Orahan zamanında Osmanlılara karşı Romalıların tarafında savaştığını,istediklerini elde edemeyince Osmanlıların tarafına geçtiğini kaçımız biliyoruz. Orhan Gazi'nin kendilerini kaypak olarak nitelediğini ve dışladığını bilen kaç kişi vardır. O zamanlar batı anadoluda kendilerine yerleşmeleri için yer verilseydi ve bugün yaptıkları ayrılıkçı mücadeleyi batı anadoluda yapsalardı aynı sempati ile bakarmıydık.(Bir benzerini yaşıyoruz aslında) Aslına bakarsanız bende Barcelona'lıyım. Ama Barcelona'ya yukarıda yazdığım satırlardaki gibi bakmadığım için Barcelonalı'yım. Ben sadece bir futbolseverim. Benim için Barcelona demek Cruyff,Maradona,Laudrup demek. O yüzden Barcelona'lıyım. Dün akşamki maçta oynayan 6 Barcelona'lı futbolcu benim için Katalunya'lı değil. Sadece özel maç için bir araya gelmiş oyuncular topluluğun içindeki 6 Barçalı o kadar. Annemizin ligine ara verdiğimiz dönemde 6 gollü bir maç seyretmek ve her ne kadar eksiklerde olsa Türk milli takımından sonra tuttuğum ikinci takım olan Arjantini seyretmek benim için güzelce vakit geçirmeye arttıda yetti bile.

16 Aralık 2009 Çarşamba

ADEUS Küçük Dev Adam

Seni televizyonlardan seyrederken hücuma çıkışlarını,sert şutlarını gıptayla izlerdik. Bir gün seni karşımızda görünce gözlerimize inanamadık. Rüyalarımızın sol beki artık bu topraklardaydı. Belki hiç bir zaman Real Madrid'te oynadığın gibi oynamadın ama olsun seni çıplak gözle seyretmek, çubuklu sarı lacivert formanın arkasında (3) R. Carlos yazdığını görmek bize yetti. Dünya futbol tarihine geçmiş en iyi sol beklerden biri olarak bize yaşattığın güzellikler için sonsuz teşekkürler. Türk futbolunun ve Fenerbahçe'nin adını tüm dünyaya duyurmuş olman görevini yerine getirdiğin anlamına gelir. Bizler Madrid'teyken de seni seviyorduk, FB'deyken de. Eğer bu yazıyı okursan emin ol corinthias'ta olduğunda da seni sevmeye devam edeceğiz. Hoşçakal küçük dev adam.

13 Aralık 2009 Pazar

Olmazsa olmaz

Üç maç arka arkaya sıfır çektikten sonra FB nihayet kazandı. Kazandı ama kazanırken müthiş bir futbol oynamadı. Haftalar sonra FB'ye gelen şey kazanma arzusu idi.Üstüste gelen yenilgilerden,hafta içinde medyaya yansıyan seks skandallarından sonra FB'li futbolclar bu maçı ne yapıp edip kazanmaları gerektiğinin farkındaydılar.İkinci yarının başlarında yenik duruma düşmelerine rağmen 90. dakikaya kadar maçı bırakmadılar ve kazanmayı bildiler. Bu galibiyet özgüvenlerinin geri gelmesinde önemli bir yer tutacaktır.
Dün akşamki maç konusunda benim dikkat çekmek istediğim farklı noktalar var. Birincisi son 4 maç bize bu takımın asıl itici gücünün taraftarı olduğunu gösterdi. Seyircisiz oynamanın keyifsizliği bir yana, FB'yi FB yapan asıl unsur taraftar olmayınca el freni çekilmiş gibi oluyor. Kasımpaşa maçı belki yine kaybedilirdi ama hiç değilse taraftar,takımı mücadele etmesi için teşvik edebilirdi. Yani ruh eksik olunca beden hiç bir işe yaramıyor. Umarız FB yönetimi 2 maçlık cezadan sonra daha dikkatli tedbirler alır.İkinci nokta ise Emre'nin yokluğu.Maç ayırımı yapmayan iki oyuncudan biri.(Diğeride Gökhan) Kendisine kavgacı deniyor. Doğru ve ya yanlış. Ama unutulmamalıdır ki kötü oyuna,yenilgiye tahammül etmeyen, her maç canını dişine takan oyuncuda Emre'dir. Eğer ruhun bir parçası taraftarsa, diğer parçasıda Emre'dir. Eğer kaybedilen üç maçta Emre olsaydı,tekniği,orta sahayı toparlaması ve ileriye top taşıması, ayrıca hırsıyla 3 maçında kaybedilmesine engel olabilirdi. Emre'nin yokluğuda takıma oldukça zarar veriyor. İyi bir Emre'nin neler yapabileceğini hepimiz biliyoruz.

Üçüncü nokta Özer HURMACI. FB Alex'e endeksli bir oyun oynuyor. Alex oynarsa kazanıyor,oynamazsa kaybediyor. İşte FB'yi bu tek adama bağlı kalmaktan kurtaracak Emre'den sonra ikinci oyuncu Özer. O da maça tutuk başladı ama dakikalar ilerledikçe kendini buldu. Sürekli hücumu düşünmesi,tek top oynama isteği ve oyun zekası onun kulübeye mahkum olmamaması gerektiğini gösteriyor. Ayrıca Alex'e yaptığı asist onunla aynı dili konuştuğunun bir resmi. Eğer düzenli olarak ilk 11 de oynamaya başlarsa takıma çok önemli katkıları olacaktır.
Son olarakta Mehmet TOPUZ'a değinmek gerekir. Herkes Mehmet'in Kayseri'deki Mehmet kadar olamadığını söylüyor. Belki haklı olabilirler. Ancak unuttukları bir şey var. O da Mehmet'in Kayseri'de serbest, FB'de kanatta oynadığı. Topuz Kayseri'de oyunu istediği gibi yönlendiriyor,sahada istediği gibi dolaşıyordu. Bu durum FB'de Alex varken mümkün mü? FB bu şekilde ancak bir oyuncuyu kaldırabilir. Daum'da kendisini sağ kanatta değerlendiriyor. Mehmet'te yeteri kadar özgür olamadığı için oyuna ağırlığını koyamıyor. Ama yinede koşuyor,pres yapıyor. Fakat üretken olamıyor. Eğer kendisinde ısrar edilir ve Gökhan'a savunma konusunda yardımcı olma alışkanlığı kazandırılırsa onun da çok faydalı olacağına inanıyorum.Hem böylece Kazım gibi futbolcu olmuş ama ahlaki yönden gelişmemiş,profesyonel olmayı becerememiş,takım arkadaşlarını ayartan bir oyncudan da kurtulmuş oluruz.


9 Aralık 2009 Çarşamba

Kara Kartal Düştü


Dün akşam doping nedeniyle CSKA'lı 2 oyuncunun olmaması hepimizin iştahını kabartmıştı. BJK'nın maça istekli başlaması ve Tello'nun kaçırdığı gol sonrasında da bu işin olabileceğine inanmaya başlamıştık. Mustafa DENİZLİ kendisine 1-0 lık skorun yeteceği düşüncesi ile TORAMAN'ı da orta sahaya monte ederek önce gol yememeyi planlamıştı.Ancak CSKA da sinsi sinsi geliryordu BJK kalesine. Nitekim 41. dakikada golü buldular. İşte o dakikadan sonra oyuncularda fundemental sorunlar oluşmaya başladı.Fizik olarak çalışıp çabalıyorlar ama psikolojik olarak çoktan sahayı mağlup olarak terk etmişlerdi bile.
İkinci yarı boyuncada BJK'ın güzel bir oyun sonrasında yendiği ama kimselerin bir sıfata sokmadığı,eksik diye burun kıvırdığı ManU'nun( hemde bu sefer daha da eksik bir kadroyla) Almanya şampiyonuna attığı gollerin haberleri geldikçe sahadaki futbolcularla beraber 70 milyonun da umutları azalmaya başlamıştı. Kartal 85'te golü bulsada CSKA'nın 90+'daki golüne engel olamadı ve yine sahasında mağlup oldu. Şimdi tek umudumuz UEFA'nın rusları diskalifiye etmesi. Bu gerçekleşse bile bu şekilde tur atlamak içimize sinecek mi? Kimse şanssızlık demesin. Şu bir gerçekki BJK bu sene gruptan çıkmayı hakedecek bir oyun oynamadı. Çünkü kendi sahanda oynadığın 3 maçta 1 puan bile alamıyorsan kusura bakma ama avrupa'da devam etmeyi hak edemezsin.
FB'nin şampiyonlar liginde çeyrek final oynadığı sezonu hatırlayalım. Gruplarda kendi evinde oynadığı 3 maçıda kazandı sarı lacivertliler. Dışarda ise 1 mağlubiyet(inter) 2 de beraberlik(psv,cska) aldı. Ayrıca ikinci turda Sevilla'yı,çeyrek finalde de Chelsea'yi mağlup etmeyi başardılar. Yani içerde beraberlik dahi almadılar. Keza GS'da Ali Sami Yen'de Barça,Real Madrid gibi devleri dize getirdi. UEFA'yı aldığı sene evinde Milan'ı mağlup etti ve gruplardan uefa kupasına devam etti.Orada da Dortmund,Leeds gibi güçlü ekiplere şans tanımadılar.
Sonçta Avrupa'da başarının yolu kendi evindeki maçları kazanmaktan geçiyor. Adına boşu boşuna devler ligi denmiyor. Eğer sen kendi evinde galip gelemezsen hemen cezayı kesip, eve dönüş biletini eline veriyorlar.

5 Aralık 2009 Cumartesi

Premier Ligin En İyi 10 Yabancısı



Bütün dünya artık Premier Ligin dünyanın en iyi ligi oldğunu kabul ediyor. Zaten ligin dünyada en çok ülkede yayınlanan lig olması,maddi değeri,oynana futbolun kalitesi ve oyuncularıyla bunu fazlasıyla kanıtlıyor. 1992 yılında kurulduktan sonra Premier ligi bu noktaya getiren bir çok faktör var. Bu faktörlerden bir tanesi de bu ligde oynayan yabancı futbolcular. 17 yıl boyunca Premier lige gelmiş en iyi 10 yabancı futbolcu:



10-David GINOLA

Hem sağ hem de sol ayağını mükemmel şekilde kullanmaktaydı. PSG'den Newcastle oradan Tottenham,daha sonra A.Villa ve Evertonda top koşturdu. Topa tekniğin en incesi ile vurur insanı kendinden geçiren çalımlara imza atardı. Bir çok bayan Ginola sayeside futbolu takip etmeye başlamıştı.



9- Bugün dünyanın en iyi golcüleri arasında gösterilen Drogba 2004 te 25 milyon euro ya Marsilya'dan Chelsea'ye transfer oldu. 2006 kariyerinin zirvesine çıkarak 20 gol ile premier ligde gol kralı oldu. Mesafe ve açı tanımayan sert şutlarıile kalecilerin, yıkılmaz vücudu ile rakip savunmaların korklu rüyası olmaktadır.


8-Ruud van Nistelroy
Sir Alex FERGUSON, ayağı kırık olmasına rağmen onu transfer etmekte tereddüt etmemiş, Ruud'da kendisine güvenen Sir Alex'i mahçup etmemişti. 5 Sezon boyunca 219 maça 150 gol sığdırmıştı.9 maç üst üste gol atma rekoru kendisindedir. ManU'da tam bir gol makinesine dönüştü. Şampiyonlar liginde tam 38 gol atarak taraftarın sevgilisi olmuştu.



7- Patrıck VIERA
9 Sezon boyunca Arsenal'in orta sahasının yükünü çekti. Fiziksel gücü ile savunmaya yaptığı katkının yanısıra pas dağıtma becerisi ile de Bergamp ve Henry gibi iki efsaneyi efsane yapan en güzel gollerin hazırlayıcısı oldu.


6- Peter SCHMEICHEL
Kendisinden sonra Sir Alex tam sekiz tane kaleci denedi ama van der sar' a kadar onun yerini kimse dolduramadı. Manchester'ın futbol tarihini yeniden yazdığı yıllarda başrol tabiki onundu. Daha sonra A.Villa ve Man.City'de eski günlerini aratsa da bay refleks unutulmazlar arasında yerini aldı.


5-Cristiano RONALDO
Brezilyalı mı yoksa Portekizli mi ? Hangi Ronaldo'nun daha iyi olduğu tartışıla dursun. 30 yıl boyunca George Best'i arayan ManU taraftarı Cristiano'nun 18 yaşında adaya ayak basmasından sonra kendilerini neye adayacaklarının cevabını bulmuşlardı. 2008 yılında bir sezonda 40 tan fazla gol atarak onların saygısını haketmişti.94 milyon euro ya Real'e satılmadan önce ManU'nun kazandığı bütün kupalarda hep başroldeydi.




4- Gianfranco ZOLA
Sevimli, ufak italyan. Yaratıcılığı ve estetik golleri ile Premier lige başka bir hava katmıştı. Chelsea taraftarı tarafından Chelsea forması giyen en iyi yabancı seçildi. Mavilerin onunla kazandığı2 FA cup, 1 Lig kupası,1 Kupa galipleri kupası ve 1 Süper kupa şampiyonluklarında aslan payı Zola'nındı.





3- Thiery HENRY
Juventus'ta vasat bir kanat oyuncusu iken Arsenal'de bir gol makinesine dönüştü.Fiziği ile bir atleti andıran Henry Arsenal adına attığı 226 golle Arsenal'in untulmazları arasına girmeyi başardı. Arsenal ile 2 Premier lig 1 de FA cup şampiyonluğu kazandığı.






2- Dennis BERGAMP
Kendisi için İnter'e verilen 7,5 milyon poundluk banservis bedeli oldukça sert tepkilere neden olmuştu.Ancak attığı gollerle, Arsen WENGER ile beraber Arsenal devriminin baş kahramanı oldu. Taktiksel bilgisi ve becerikli pasları ile Premier ligin en muhteşemlerinden biriydi.




1- Eric CANTONA
Listenin 1 numarası. Premier lige gelmiş en iyi yabancısı.Futbolun hırçın çocuğu 1992'de Leeds formasıyla adaya ayak basmış ancak sezon bitmeden kral olacağı ManU 'ya geçmişti. Dik yakaları ve futboluyla sadece kendine değil kaybetmeyede tahammülü yoktu. 31 yaşıda efsane olmayı başarmış bir oyuncuydu. Bir ManU taraftarı için Cantona'dan ötesi yoktur.