31 Ekim 2009 Cumartesi
Arsenalbahçe-Tottenhamsaray
Ülkemizde yaşanan FB-GS rekabetinin de perspektifi Premier ligde Arsenal-Tottenham arasında yaşanmakta. FB ve GS gibi aynı şehrin, Londra'nın iki takımı olan Arsenal ve Tottenham'ın ezeli rekabeti tüm futbol sevdalıları tarafından bilinir. İstanbul ve Londra derbileri arasında Tarihçe,sosyolojik kültür,fiziksel etkenler arasında mutlaka farklılıklar vardır. Ama bazı benzer taraflarda yok değil. Nasıl FB GS'a karşı 10 yıldır Kadıköy'de kaybetmiyorsa Arsenal de ezeli rakibine karşı hem içerde hemde dışarıda 10 yıldır yenilmiyor. Bu gün oynanan maçta da Topçular v.Persie (2) ve Fabregas'ın golleri ile sahadan 3-0 galip ayrıldılar. İster psikolojik deyin ister fizyolojik, mantıklı bir açıklaması olsa da olmasa da futbolda bazı sonuçlar gelenek haline gelmekte. Tıpkı GS oyuncuların FB karşısında ayaklarına pranga vurulmuşçasına oynayamamalarının aynısını Tottenhamlı oyuncular sergiledi. Maçın başlarında yakaladıkları 1 pozisyon haricinde Arsenal kalesine dahi gidemediler. Arsen WENGER ezeli rakiplerinin 12 önünde olduklarını söylemiş. Görünen o ki pek de haksız değil. Eğer Tottenham kendine bir Alex FERGUSON bulamazsa bu fark kapanacak gibi durmuyor.
27 Ekim 2009 Salı
85 Km- 75 Km
20 Ekim 2009 Salı
SÖZ SAVUNMANIN
P.S: Liste istatistiki bilgilerle değil oyuncuların değerleri ve değer kattıklarıyla oluşturulmuştur.
1- Roberto CARLOS
Gelmiş geçmiş en iyi sol beklerden biridir. 1990 da Palmeiras ta başlayan kariyeri 1996 da İnter e transfer olmasıyla devam etti. Ancak İnter de aradığını bulamadı ve 1 yıl sonra efsane olacağı Real Madrid e gitti. 11 Yıl aralıksız forma giydi. Teneriffe'e sıfırdan attığı gol matematikçiler tarafından imkansız olarak nitelendirildi.Real de 4 lig,3 süper kupa,3 şampiyonlar ligi,1 UEFA Süper kupası,2 kıtalararası kupa şampiyonluğu yaşadı. Milli formayla ise 1 Dünya şampiyonluğunun yanında 2 de Copa Amerika şampiyonluğu tattı. Fizik kurallarına aykırı şutları, hücuma verdiği destekle hafızalara kazındı.
2- Carles PUYOL1899 da Barcelona yı kuran Carles PUYOL'un aklına gelir miydi acaba kendisinden 100 yıl sonra yine Carles Puyol Barcelona tarihine damga vuracağı. 2. Carles PUYOL 17 yaşında barcelona ya geldiğinde antrenör takımı karşısına alır ve sorar;
- Savunmada oynayanlar bir adım öne çıksın.
Puyol öne çıkar. Antrenör daha sonra orta sahada oynayanların öne çıkmasını ister yine Puyol öne çıkar. Son olarak hoca forvet oynayanların bir adım ileriye çıkmasını ister. Puyol yine öne çıkınca antrenör dayanamaz ve Puyol a tam olarak nerede oynadığını sorar. Puyol un verdiği cevap tam bir ders niteliğindedir.
İşte bu duygudur 6 attıkları Madrid maçında binlerce madritistanın önünde krala isyan edercesine katalan bayrağı şeklindeki kaptanlık pazı bandını öptüren. 1999 yılında Van GAAL onu A takıma aldı. 2002 de UEFA tarafından yılın en iyi sağ beki seçildi. 2003 yılından bu yana Barça nın kaptanlığını yapmaktadır. 2006 yılında şampiyonlar ligini kazanmış 2009 da da hem şampiyonlar ligi hem lig şampiyonluğunu hem de kral kupasını kazanarak tarihi 3 lemeye imza atanlardan biri olmuştur.
26 Haziran 1968 doğumlu olan Maldini İtalya'da efsane olmuş futbolculardan biridir. Kariyerinin tamamını Milan'da geçirerek forma aşkının ne anlama geldiğini futbol dünyasına göstermiştir. Cesare Maldini'nin oğlu olan Paolo 1984 yılında henüz 16 yaşında Milan forması giymiş ve 2009 yılında futbolu bırakana kadar ararlıksız 25 yıl aynı formayı giyerek kırılması güç bir rekora imza atmıştır. Milan kulübü 3 numaralı formayı müzeye kaldırarak vefasını göstermiştir.( Sadece Maldini'nin oğullarından biri Milan forması giyerse 3 numaralı formaya sahip olabilecektir.) 41 Yaşına kadar futbol oynayarak ne kadar iyi bir profesyonel olduğunu göstermiştir. İstanbul'daki Şampiyonlar Ligi finalinde 50.saniyede attığı golle Şampiyonlar Ligi'nin en erken golü rekorunu kırdı ama bu rekor Milan'ın kupayı almasına yetmedi. Dünyada yılın futbolcusu ödülünü alan ilk savunmacı olmuştur. Kariyerinde 7 Serie A , 5 Şampiyonlar ligi,4 Avrupa Süper kupası, 2 Kıtalararası kupa ve 1 de İtalya Süper kupa şampiyonlukları vardır.İstaikrar ve azmin adıdır AZZURİ.
4-Roland KOEMAN
5- Marcel DESAILLY
6- CAFU
Brezilya milli takımının en fazla forma giyen oyuncusu olan Cafu 7 Haziran 1970 te dünyaya gelmiştir. Gerçek adı Cafurunnna Mucact'tır. 1988 de Brezily'nın popüler kulüplerinden Sao Paolo da futbola başlamış, 5 sezonda 3 Libertodores kupası kazanarak 1995 te Real Zaragoza'ya transfer olmuştur. Burada 1 yıl oynayarak kupa galipleri kupasını kazanmıştır. 1996 de ise tekrar Brezilya'ya dönmüş ve Palmeiras'ta forma giymiştir. Avrupa defterini kapatmayan Cafu 1997 de çizmeye ayak basmış, sırtına Roma forması geçirmişti. Roma forması ile 6 yıl boyunca ter dökecek ve 1 Serie A şampiyonluğu yaşayacaktı.2003 te ise Milan'a transfer oldu ve futbolu Milan forması ile bıraktı. 2 Dünya kupası kazanan Cafurunnna 2004 te Pele tarafından açıklanan yaşayan en iyi 125 futbolcu listesine seçildi.
7-Paul BREITNER
Savaşın üzerinden ve Almanya'nın yıkılmasının üzerinden yanlızca 6 yıl geçmişti. Kendini yeniden kurmaya çalışan, faşist bir diktatörün bıraktığı kötü mirastan arınmak için çabalayan bir ülkede 1951 yılında dünyaya gözlerini açtı Breitner. B.Munich'teki başarılı futboluyla dikkatleri üzerine çekti. Facetti'nin öncülük ettiği modern bek anlayışını bir adım öteye taşıdı. Savunmadan çok hücumu düşünen bir sol bekti.1974 te Bayern ile şampiyon kulüpler kupasını kazandıktan sonraReal Madrid'e transfer oldu.1972 de avrupa şampiyonu 1974 te de dünya şampiyonu olan Almanya'nın kadrosunda yer aldı. İki dünya kupası finalinde de gol atan 4 futbolcdan biridir.
8-Alessandro NESTA
İtalya'nın en iyi oyuncusu olmak için 1976 da çizmeye ve dünyaya gözlerinin açmıştır Nesta. Çalım atma ve oyunu okuma olarak dünyanın en iyi defans oyuncusu olarak gösterilmektedir. Baresi onun için '' Benden daha iyi olmasa onu veliahtım olarak gösterirdim.'' demiştir. FIFA tarafından dünyanın en iyi savunmacısı ve en iyi 13. futbolcusu olarak gösterilmiştir. 1994 Yılından bu yana verilen yılın savunmacısı ödülünü son 9 yıldır Nesta kazanmaktadır. 2010 yılından itibaren ödülün adı Nesta'dan sonra gelen en iyi savunmacı olarak değişecektir. Bir maçta en çok kayarak top çalma rekoru ondadır. 2007 de Man. United ile oynanan maçta tam 48 kez topa yatarak müdahele etmiş ve hepsinde de topu almayı başarmıştır. 2006 da Dünya şampiyonluğunu, 2000 ve 2004 Serie A'yı,2003 ve 2007 de de hem şampiyonlar ligini hemde süper kupayı kazanmıştır.
9-Franz BECKENBAUER (Kaizer)
2. Dünya Savaşının ardından yıkıntılar arasında 11 Eylül 1945 yılında doğdu. 14 Yaşında futbola sol bek olarak Münih 1906 takımında başlamıştır.1964' te Bayern Münih'e transfer olduktan sonra orta sahaya bir yıl sonra da liberoya geçti.1971 ve 1976 da yılın futbolcusu seçildi. 1974 te dünya kupası finalinde Cruyff'lu Hollanda'ya karşı 2-1 lik skorla galip gelerek Dünya kupasını kaldırdı. 1977 de B.Münih'teki kariyerine son vererek Pele'nin takımı NY Cosmos'a transfer oldu. Burada da kariyerine 2 NASL şampiyonluğu ekleyen Kaiser 1982 de Almanya'ya döndü ve Hamburg'a geldi. Hamburg'la Bundesliga şampiyonluğunu tadan Beckenbauer tekrar Cosmos'a döndü. 1 Yıl daha futbol oynadıktan sonra aktif futbolculuk hayatına nokta koydu. Ancak futbol için yapacakları henüz bitmemişti. Teknik direktör olarak 1990 yılında İtalya'da düzenlenen Dünya kupasında, dünya kupası finallerinin en sıkıcı olanında Arjantin'i 1-0 mağlup ederek dünya kupasının bir kez daha sahibi oldu. Beckenbauer'e kadar libero orta sahayı geçmeyen, sadece savunma yapan oyuncu idi.Franz'la beraber libero stili değişti. Defanstan atakları organize eden, rakip alana geçen,geri dönmeyip gol atan isim oldu Beckenbauer.Oyunu geriden çok iyi okuyan Beckenbauer takım üzerindeki etkisiyle tam bir liderdi. Kariyerinde 4 Bundesliga,4 Almanya kupası,3 Şampiyon Kulüpler kupası,1 Kupa Galipleri kupası şampiyonluğu kazandı. 1972 de avrupa 1974 te de dünya şampiyonu oldu. Zagallo ile birlikte dünya kupasını hem oyuncu hem de teknik direktör olarak kazanan iki kişiden biridir.
10- Franco BARESİ
8 Mayıs 1960 ta dünyaya geldi. Maldini onun rekorunu kırmadan önce 20 yılla Milan formasını en çok giyen futbolcuydu. 6 Kez Serie A şampiyonluğu 3 kez de avrupa şampiyonluğu yaşadı. 6 Numaralı forması Milan tarafından emekliye ayrıldı.1982 yılındaki dünya kupası kadrosuna alınsa da hiç forma giymedi. 1986 da ise kadroya alınmamıştı. Son olarak 1994 yılındaki dünya kupası finalinde sahaya kaptan olarak çıkmış ama Brezilya'ya penaltılarla boyum eğerek yine altın kupayı kazanamaımıştı. Yine de oyuun stili ile dünya futbolna ismini yazdırmış bir oyuncuydu. O yıllarda Baresisiz bir Milan yada İtalya düşünülemezdi.
18 Ekim 2009 Pazar
RAHATLADIK G.ANTEP: 2-FB:1
7 Ekim 2009 Çarşamba
BEĞENMEYEN İZLEMESİN
5 Ekim 2009 Pazartesi
BİR FAZLASININ FAZLASI
4 Ekim 2009 Pazar
SEYİR ZEVKİ
Cumartesi akşamı aynı saatlerde BJK-Denizli ve Manchester United- Sunderland maçı vardı. Futbol seyretmek istediğim içinde Premier Ligi tercih ettim ve hiç pişman olmadım. Gerek saha içinde oynanan futbol gerek tribünlerdeki soğukkanlı tutum ve sadece futbol izlemeye gelmiş seyircilerin her güzel hareketten sonra oyuncuları alkışlayarak hem takdir etmesi hem de cesaretlendirmesi ile oluşan seyir zevki beni oldukça memnun etti.
Sunderland daha 10. dakikada öne geçince işler ManU için kötü gitmeye başlamıştı. Devre sonuna kadar topun kontrolü ManU da oyunun kontrolü Sunderland de idi. ManU çabalıyor ama takımın yarısından fazlası kötü olduğu için sonuç alamıyordu. Scholes belki de hayatının en kötü oyununu oynuyordu. İkinci yarının başlarında ManU beraberliği sağladı ama 9 dakika sonra Sunderland tekrar öne geçti. 1996 dan beri kırmızı şeytanları yenemeyen Sunderland Manchesterin kendi evladı Steve BRUCE ile mutlu sona çok yaklaşmıştı ki bitime 1 dakika kala Ferdinand kendi kalesine golü atarak rüyadan kaldırdı Sunderland taraftarlarını. Aslında her iki tarafta 1 puanı hak etmemişti. Sunderland ın hakkı galibiyet ManU nun hakkı mağlubiyetti. Belki Sunderland ManU karşı çok üstün bir oyun oynamadı ama ne yaptığını bilerek oynadı. İki defa öne geçtiklerinde haklı olarak skoru korumaya çalıştılar. Ancak açıkça görülüyordu ki sahaya beraberlik için çıkmamışlardı. Maç berabere gittiği dakikalarda gol aradılar, öne geçtikten sonra savunmaya yönelik oynadılar. Bu da en doğal haklarıydı. Ne de olsa rakip Manchester United dı. Oyunda tempo hiç düşmedi. Sahadaki futbolcuların her biri futbol oynamak için sahadaydı. Zaten premier liginde sırrı bu son satırlarda gizli.